“90’ların başında 17-18 yaşındaydım. İçine kapanık demeyeyim bu işlerin köküyle çok ilgilenen bir çocukluk geçirdim.Her Şey Çok Güzel Olacak’ta Mazhar (Alanson) abinin oynadığı karakter kendi fotoğrafını kesip Porsche’nin içine koyar. O bendim işte. Fotoğrafları kesip kesip kendimce afişlerde en başlarda yer aldım. Filmlerde oynadım. Yazdım. Çizdim."
“Üniversitenin birinci sınıfındayken ankesörlü telefonun başında ağlamıştım işte. Telefonla dergiye başvurdum. Dediler ki ‘Bu şekilde adam almıyoruz.’ Zaten ‘Merhaba, ben dergiye gelebilir miyim?’ diyen adam mı alınır dergiye? Çizersin götürürsün. Ağlamıştım gerçekten. Üzülmüştüm çünkü. Ne bekliyorsam; ‘Gel o zaman sana kapak çizdireceğiz!’ mi diyeceklerdi? Birkaç sene sonra gidebildim. Ama 19 yaşında dergiye başlarken de ‘Ulan geç kaldık be!’ diye düşünmüştüm. Geçenlerde bana, Sinemada 20. Yıl Ödülü verdiler. Daha dün başlamışım gibi gittim aldım. Yirmi sene geçtiğinin farkında bile değilim. Önemli de değil zaten. Bir tane berbat iş her şeyi berbat edebilir.”
“Ne iş yaptığımı Kemal'den duydum bir keresinde. Üç yaşındayken, kendisiyle yaşıt bir arkadaşına anlatıyordu. Yürek burkan bir sahneydi. ‘Biliyor musun benim babam Cem Yılmaz’ dedi çocuğa. Arkadaşı ‘Ne iş yapıyor?’ dedi. ‘Akrobatistan, insanları güldürüyor’ dedi Kemal."
“Çok uzun yıllar devam edecekmiş bu ilişki gibi bir his var içimde... O his güzel. Çok iyi arkadaşız. Çok da mutluyuz. Daha başlamamış gibiyiz.”